japon forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

japon forum

japon kültürüyle ilgili herşey
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 YerÇelimi

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Tengeriin Boşig

Tengeriin Boşig


Mesaj Sayısı : 98
Kayıt tarihi : 28/01/08
Nerden : İzmir

YerÇelimi Empty
MesajKonu: YerÇelimi   YerÇelimi Icon_minitimeCuma 25 Nis. 2008, 00:21

Spoiler:


Ya bıraksana yaa...
Neyi değiştiriyorsun ki sen?

Ya daha kaç yaşındaydım bilmiyorum...
Küçük yaşlardaydım işte o zamanlar.
Aşkın, sevdiğin kızın elinden tutmak demek olduğunu sandığım yaşlardaydım
Ve sıramda yan yana dizilmiş harflerden oluşan bir koleksiyonum vardı,
Hepsini topladığımda eşitliği "O" ediyordu...
O denklemdeki en etkisiz eleman bendim...
Ama ne zaman birine çarpılsam
Her zaman tüm denklemi alt üst edip
Yine bana, sıfıra eşitliyordum...
Onuda, beni de...

Arka sıralarda, bacak kadar boyuyla
Ve bu sinmişliği adet edinmiş huyuyla
Neleri değiştirebilirdi ki bu velet?
Oysa daha orta okuldaydı...
Dünyanın büyük,
Ama yüreğinin dünyadan daha büyük olduğu yaşında...
Oysa elleri ön sıraya bile erişemiyordu, küçücüktü...
Hiçbir şeyi değiştiremiyordu
Sıranın cildini kazımaktan başka...

Lisedeyken başlamıştı aslında
Kendimi, değişmezliğin değişebileceğine inandırmam.
Çünkü elimin uzandığı her şey benden bir parça götürüyordu nasılsa,
Ve onlardan bir parçada ben kapabilirdim,
Ya da onlara değişebilecekleri parçalarımı verebilirdim...
O çekingen soğukluğu sır haline getirmek zor olmadı da,
Zor olan aslında bunu sürdürebilmemdi...
Esrarengizibilitemin sınırlarını zorlamalıydım...

Daha sonra farkettim,
Ne kadar güçlü olsakta
Yerçekimine karşı koyamayacağımızı...
Oysa ne kadar çelimsizsek o kadar hafiftik,
Ve en yukarıya belki zıplayabilirdik...

Kopan parçalarımın yerlerini,
Diğerlerinden çaldıklarımla onardım zamanla
Ve olduğum şey sadece yamalı bir "Tenlik"ti...
Herkes gibi...
Öç alıyordum diğer herkesten...
İğreniyordum...

Keşfettiğim şey zor değildi aslında keşfedilemeyecek kadar.
Denklem basit:
Birisi bize bir kötülük yapıyor,
Acısını yaşıyoruz,
Ve bunu telafi etmek için yaşadığımız kötülüğü başkasına yapıyoruz.
Hıncımızı alamazsak yeniden bir başkasına...
Egomuz doyana kadar...
Yırtıcılığı tatmin olana kadar...
Ama hep bunu yaptığımızı reddediyoruz...
Oysa baksak ya şöyle bir kendimizi karşımıza alıp?
"Hani sana şunu şunu yapmıştı biri" desek ya?
Sonra devam etsek:
"Sende bak bunu bunu yapıyorsun!"
Ve devam...
"Ondan nefret etmenin anlamı var mı, ondan farkın var mı?"
Yamıyoruz benliklerimizi
Ve bir "Ben" oluşturduğumuzu düşünürken
Aslında iyice sıçıp sıvıyoruz kişiliğimizi...
Ortaya yargıladıklarımızdan farklı bir şey çıkmıyor.
Bize kötülük yapanlardan nefret ediyoruz,
Ama acizlik bu ya,
Onlar gibi olmaktan kendimizi alamıyoruz...

Birinin bizi sevmesi yetmez onu sevmemiz için,
Ama birinden nefret etmemiz için
Onun bizden nefret ediyor olması fazlasıyla yeterlidir...
Aşağılık yaratıklarız be biz...

İlk defa reddedildiğimde reddetmek istedim mesela başkalarını...
Tek tadan ben olmamalıydım...
İlk terkedilişimde, bende terkettim ardı sıra...
İlk dayak yediğimde, dayak atmanın zevk verebileceğini öğrendim...
İlk yalanımı, bana yalan söylendiğinde söyledim...
Başkalarının canını kanatmayı, ben kanatıldığımda eyledim...
Ve bir zamanlar
Basitleşebildiğim kadar basitleştim.

Ama yine de değiştirebileceğime inandım...
Ve çabaladım...
Oysa önce kendim değişmeliymişim...

Bir arkadaşım söylemişti:
"Dünyayı sen yaratmadın ki
Sen değiştiresin..."

Ama bencil yaratıklarız, hakkımızı vermek lazım...
Kime ne verebilmeyi dert edindik şimdiye kadar?
Oysa alabildiğimiz kadar almalıydık...

Neyse...
Sonra hayatıma daha çok isimler girdi...
Daha fazla harfleri olan...
Bu sefer "Eşittir"in bir o tarafına
Bir bu tarafına geçebilecek kadar büyümüştüm...
Etkendim...
Ergendim...

Kaç denklemde kaç kişi kare köklerine ayrılıp silindi gittide
Bir ben kaldım...
Ama Sonuç olmak, yalnız kalmakmış onu anladım...
Elde kalanların bile yanında diğer sıfırlar...
İşte o zaman anladım,
Aslında elde kalan olmalıydım...
Sonuç olmak, yalnız kalmaktır...
Çünkü "Eşittir"e bile ihtiyaç kalmıyor artık, siliveriyorlar...
Belki o da bundan memnundur aslında, amacı budur,
Ama tüm işlemlerin altında, tek başınıza kalıveriyorsunuz.
Oysa önceleri tüm dostlarınız sizinleydi...

İşte o zaman hayatın bir denklem olmaması gerektiğini anladım.
Olacaksam o denklemi çözen olmalıydım...
İstediğim zaman içine kafamdan sayılar ekleyebilmeliydim.
İki kere ikiyi beşe çıkarabilmeliydim...

Ancak bu daha da bokunu çıkarıyor her şeyin...
Size ait olmayan denklemler geçiyor elinize
Ve çözmeye çalışırken
Yapabildiğiniz tek şey gerçek olmayan sonuçlara varmak...

Ve kendimi değiştirmeliydim...

Ve büyümüştüm...
Artık sıralara çiziktirmiyordum hiçbir şeyi...
Duvarlara da yazmıyordum...
Ancak her yaşantımda
Sıraya çizilen ve duvara yazılan oluyordum.
Oralara hapsoluyordum...
Yine yine edilgenleşiyordum, yazılıp siliniyordum.
Bazen değiştirip yeniden pişiriliyordum...

Bugün kendimizi sevdiğimizi söyleyebiliyor muyuz?
Kendinizi seviyor musunuz?
"Evet" mi?
Ulan öyleyse, bizi "Biz" yapan geçmişimizden niye nefret ediyoruz?
Bakıyoruz geçmişe kin güttüklerimizle dolu...
Nefret ettiklerimizle dolu...
Onların bize kattıkları deneyimlerle dolu...
İnsan "Ben"liğini tanımlarken yaşadığı sevgileri değilde
Gördüğü kötülükleri anlatır önce:
"Nasıl bu hale geldin?" diye sorduğumuzda...
"Beni şu o kadar çok sevdi ki, beni bu hale getirdi." diyeni duymadım hiç...
"Şu şerefsiz bana şöyle yaptı, ben bu oldum..." deriz.
Ulan sevme o zaman kendini, sevme...
Çünkü sen o nefret ettiğinin imalisin bakasana?

Bunu hiç anlamış değilim zaten...
Geçmişimiz nefretle doluyken,
Ve bu nefretin bizi bu hale getirdiğini biliyorken,
Nasıl olurde o geçmişten hem nefret ederken
O nefret dolu geçmişini ürünü olan "Kendimiz"i sevebiliyoruz?
Çünkü ilk önce benciliz...
Kendi egomuzdan başka bir şeyi sevmiyoruz...

Hiç sizden ayrılan sevgilinizi
İyi tarafları ile hatırladığınız
Ve ilk önce o şekilde andığınız oldu mu?
Tabii ki olmadı, yalanınızı yiyeyim...

Kaç senelik en iyi arkadaşınızla kavga ederek küsün...
Her zaman öyle anarsınız...
"Aha işte bu şerefsiz var yaaa! Bana küfrettiiii! Gururumla döverim ben onuuuu!"
Oysa o ana kadar ki dostluğu?

Yediğimiz kazıkları hatırlarız hep...
Sevildiğimizi değil...

Aradan yıllar geçse bile alacağımız "Öç"ü unutmayız ama
Hissetmeden içimize kattığımız büyük sevgileri çoktan unuturuz, geçmişe kapatırız...
Hatırlamayız bile yaaa...
Nefret ettiğiniz birisi yıllar sonra aklınıza gelir, öç almak için...
Ama eski ve unutulmuş bir dostunuza bile
Bu kadar hatırlayacak kadar dahi değer vermezsiniz...
Hatta geçmişi unutacaksak, nefret ettiklerimiz için unuturuz...
Sevdiklerimize rağmen hatırlamak istemeyiz...
Nankörüz lan biz...
Kendi öz geçmişimize karşı bile nankörüz...
Kendi öz sevgilerimize bile...
Onları da nefretlerle birlikte unutacak kadar...

İşte bu heybeleri atmam gerektiğini anladım...
Parantezlerden bıkmıştım...
Kesir çizgileri bölüp duruyordu da hayatımı, hayatımdakileri...

Daha sonra farkına vardım...
Ben hiç unutamıyorum...
Yaşadığım her ayrıntıyı, dün gibi hatırlıyorum...
Acılarım lanet gibi,
Sevinçlerim mucize gibi tepeme çöküyor...
Bunun tedavisi de yok sanıyorum...
Kötü...
Ya da iyi aslında...
Beni "Ben" yapan her şeyi seviyorum sanırım.
Çünkü kendimden nefret etmiyorum.
Beni "Ben" yapan hiç kimseden ve hiçbir şeyden nefret etmiyorum çünkü...

Ulan neyi değiştirmeye çalışıyorum ki ben zaten?!
Değişemez kimse, değiştirilemez...
Kimsenin geçmişini değiştiremezsin.
Ama tek bir umut var aslında;
Belki yeni bir gelecek yaratabilirsin...

Geçenlerde,
Yaşadığı kötü anıları unutmak için
Güzel anılarını da unutan birisine rastladım
Çoook eskilerden...
Ona dair hiçbir ayrıntıyı unutmamışım...
Beni de hiç hatırlamadı...
Ben ona onu anlattıkça, o susturdu...
Sanırım korktu...
Geçmişinden, kendinden...

Bence dökün eteklerinizdeki taşları...
Sadece nefretlerinizi anlatmayın kendinize,
Sevgilerinizi de anlatın...
Sizi siz yapan şeyler sadece yaşadığınız kötülükler değil...
Belki hayatınıza kattığınız güzelliklerde vardır kıyıda köşede...

Emin olun insanlar, diğer insanların hayatlarını değiştirebilir...
Her kalpte size ait bir yer olabilir, inşa etmesini bilirseniz eğer...
Ve benim gibi ölmekten değilde unutulmaktan korkuyorsanız,
Belki de unutulamamanın çaresini bulabilirsiniz...

Ve ben bugün karar verdim...

Yerçekimine karşı
Olabildiğince çelimsiz olacağım...
Belki o zaman en yükseğe zıplarım...

kusura bakma,
Hala yazmak için
İçmeye ihtiyacım var...

Eyvalah...


En son Tengeriin Boşig tarafından Cuma 25 Nis. 2008, 23:13 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.turkish-media.com/forum/index.php?automodule=blog&blo
theiklima

theiklima


Mesaj Sayısı : 81
Kayıt tarihi : 16/01/08
Yaş : 36
Nerden : istanbul

YerÇelimi Empty
MesajKonu: Geri: YerÇelimi   YerÇelimi Icon_minitimeCuma 25 Nis. 2008, 09:03

Ama tek bir umut var aslında;
Belki yeni bir gelecek yaratabilirsin... buraya bayıldım tamda benim ihtiyacım olan şey yeni bir gelecek
YerÇelimi 126451 tşk paylaşımın için YerÇelimi 414874
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.klmylmz.tr.gg
albertine

albertine


Mesaj Sayısı : 4868
Kayıt tarihi : 11/09/08
Yaş : 35
Nerden : İstanbul

YerÇelimi Empty
MesajKonu: Geri: YerÇelimi   YerÇelimi Icon_minitimeCuma 14 Kas. 2008, 05:50

çok çok güzel bir yazı olmuş gerek anlatım tarzın gerek argo kullanımın çok beğendim tebrik ettim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
YerÇelimi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
japon forum :: Konu Dışı :: Karalama Defteri-
Buraya geçin: