Gücün İradesi mi İradenin Gücü mü
Yüksek surlarla çevrili ülkenin korkulan kralı Kenthos'un hayattaki en büyük amacı ülkesinin gücünü ve kudretini tüm düşmanlarına göstermekti.bunu başarmış olsa da yaşı ilerledikçe gerçekleri farkediyor bu yüzden daha asabi ve gaddar hale geliyordu ve oğlu Kaliki babasının aksine gördüğü her insana selam veren, prens olduğunu umursamadan herkesle oturup kalkan, içinde büyük sevgi barındaran biriydi o babasının en büyük endişesiydi en refah ve şaşalı günlerini yaşayan krallığının bu rahatlığı uzun sürmeyecek er geç yaşlanıp yerini sümsük diye tabir ettiği oğluna bırakacaktı.
Kaliki hayattan zevk alan müziği seven, kadınlarla sohbet etmekten hoşlanan,toplu konuşmalardan büyük keyif alan babsının tabiri ile adam olamayan bir erkek bir şair bir müzisyen bir gezgin ve en doğrusu bir hayalperestti.Uzun eğitimlerinin yanlızca kendine göre olan kısmından zevk alıyor kalanını dinlemiyordu bile amma velakin onun bu hali kendisiyle eğlenen aynı masadan yemek yiyen hatta sırtından geçinen dostlarının bile alay konusu olmuştu,gücün hüküm surduğu bu diyarda bu tarz adamlara yer yoktu çünkü,onu bu haliyle kabullenen yanlızca tek dostu aşkı arkadaşı biricik Luna vardı hayatında, annesi ölmüş olmasaydı belki iki kişeye yükselirdi bu rakam.
Gel zaman git zaman daha fazla dayanamayan kral oğluna ufak bir ordu toplamasını ve doğuya sefere (ufak bir düşman köyü) gitmesini söyledi,babasını çok seven aynı zamandan çekinen Kaliki bu isteği kabul etti kılıç tutmamış elleri ile hazırlandı yola emrindeki asker sadece ünvana uyup düştüler peşine,iki aylık bir seyehatten sonra vardılar köye.Karşısında coluk çocuk ve yaşlılardan oluşan bu yere baktı ve;
-Burasımı düşmanların bulunduğu yer!
-Evet prensim
-Burada bir ordu göremiyorum
-Bu hakltır krallığımıza karşı gelen vergisini ödemeyen efendim
-Öyle bile olsa savunmasız bir insana asla dokunmam geri dönüyoruz.
Uzun bir kargaşa dakikalarında sonra ordu geri dönmek üzere yola koyulur.ülkeye girilmeden alır haberi kral oğlunu alır karşısına ve bütün hiddeti ile söver şahsına ve onu prenslikten men evlatlıktan reddeder.artık oturmaz onunla masaya yancılar kötü gözlerle bakar dostlar,
-koymaz bu ona, koyar mı hiç,
-sevgi doludur kendisi bütün ahmaklığı ile,
-üstelik sevdiği yeterde artar ona
-fakat beklemediği bir darbe alır kalbine,
-bir hançer ise bu nasıl bu kadar derine girebildi?
-bir kılıçsa bu nasıl görünmeden deldi kabilini?
-bir gürz ise nasıl bir kuvvetle indi kalbine?
Onun bir ahmak ve işe yaramaz biri olduğunu bildiği halde nasıl onu hala sevdiğini söylediği anda sevdiği.bu acıyla yeni tanışıyordu ahmak prens ve bulanık bir akıl, parçalanmış bir kalp,ıslak gözlerle dağlara vurdu kendini ahmak prens,uzun uzun düşündü gücün değerini anladı ,aslında güce tapan insanların değersizliğini geceyi geçirmek için kaldığı mağaranın derinliklerinden bir şey ona seslendi, iradesi,gücü ve aklı olan kudretli birşey.
- Arzulanan şeyler nihayetinde bize ulaşır.(devamı gelecek yoruldum
)